1 Nisan şakasının kökeni nedir?
1564 yılında Fransa kralı IX Charles, yıl başlangıcını Ocak
ayının birinci gününe aldı. Daha önce Avrupada yaygın olan yıl
başlangıcı Mart 25 idi. O zamanki iletişim şartlarında IX
Charles'in bu kararı fazla yayılamadı. Duyanlar ise protesto
amacıyla eski adetlerine devam ettiler.1 Nisan'da partiler
düzenlediler. Diğerleri ise onları Nisan aptalları olarak
nitelendirdiler.1 Nisan'a bütün aptalların günü adını verdiler.
Bu günde diğerlerine sürpriz hediyeler verdiler, yapılmayacak
partilere davet ettiler, gerçek olmayan haberler ürettiler.
Yıllar sonra Ocak ayının yılın ilk ayı olmasına alışılınca,
Fransızlar 1 Nisan gününü kendi kültürlerinin parçası görerek
devam ettirdiler. Oradan da bütün dünyaya yayıldı.
İnsanlar niçin içki kadehlerini tokuştururlar?
Bu konuda iki ayrı açıklama vardır. 1) İnsanların beş duyusunu
tatmin amacıyla şarap kadehini sofrada çın sesiye tokuşturmak.
Şarabın rengi, görme; diliyle tat alma; burunla koklama;eliyle
dokurma,ve çın sesiyle işitme. Şarap bütün duyguları tatmin eder
anlamını taşır. 2)Antik çağlarda bir insanın düşmanını yemeğe
davet edip,ona zehirli içki sunması doğal sayılıyordu. Ev sahibi
içkinin zehirsiz olduğunu kanıtlamak için kendi içkisini havaya
kaldırır ve misafirin içkisinden bir yudumun kendi kadehine
dökülmesini isterdi. Sonra aynı anda içkilerini içerlerdi.
Misafir böyle durumda ev sahibine güvenini göstermek için
kadehini ev sahibinin yukarı kaldırdığı kadehe hafifçe vurur,
çın sesiyle içkiyi denemeye gerek olmadığını gösterirdi.
Çinliler yiyeceklerini niçin çubukla yerler?
Çinlilerin yemek yeme alışkanlıklarının yiyeceklerini çok küçük
parçalar halinde yemelerinden çubuk kullandıkları
anlaşılıyor.Çinde eskiden yalnızca zenginler masada otururlardı.
Halkın çoğunluğu tabakları ellerinde yemek yerlerdi. Bir
elleriyle tabaklarını tutar, öteki elleriyle çubuk kullanarak
beslenirlerdi. Hızla artan nüfus yüzünden yiyecek sıkıntısı
çeken çinliler önlerindeki yiyeceği küçük parçalar halinde
çoğaltarak yiyorlardı. O zamanlar ağaç sıkıntısı nedeniyle de
tahta kullanımı kısıtlıydı. Masa kullanımı bu yüzden çok zordu.
Çubuklar fildişinden ve kemikten yapılırdı.
Dünyanın en çok söylenen şarkısı hangisidir?
Bu şarkı"Happy birthday to you" dur. Şarkının asıl kaynağı
Amerika'lı iki kız kardeşe aittir. Orijinal adı " Good Morning
to All" yani " hepinize günaydın"dır. Daha sonra güftesi
değiştirilerek bütün dünyaya yayılmıştır. Fakat telif hakkı
kardeşlere aittir, onlardan sonra da Warner/chappel müzik
şirketine geçmiştir. Müzik ticari amaçlı kullanıldığı zaman
şirkete ödeme yapma zorunluluğu vardır.
Yapıştırıcılar nasıl yapıştırıyor?
Yapıştırıcıların sağladığı yapışma olayı aslında kimyasal bir
reaksiyondan başka bir şey değildir. Günümüzde imalatçılar
yapıştırıcıları sentetik malzemeler kullanarak yaparlar. Yapışma
olayında benzer veya ayrı malzemeden iki madde, bir de yapışkan
gerekir. Burada en önemli görev yapıştırıcıdadır. Yapıştırıcının
moleküllerinin diğer iki madde molekülleri ile birleşme eğilimi
gösterir bir yapıda olması gerekmektedir.
Mezara niçin çiçek konulur?
İlk olarak Mısır Firavunu Tutamkamon'nun milattan önce 1346 da
öldüğünde mezarının çiçekten tacçlarla kaplandığı saptanmıştır.
Kuzey Avrupada ise M.Ö 2000 yıllara kadar mezara çiçek konduğu
belirlenmiştir. O zamanlarda bu çiçeklerin amacı iyi ruhları
çekme, kötaü ruhları kovma amacıylaydı. Sonradan ise asıl amaç
cesetler çürürken çıkan kokuyu kamufle etme amacını taşır. Servi
ağacı da bu nedenle mazarlıklarda kullanılır. Ağacın yaprakları
rüzgarı önler, kendine özgü ferah kokusu vardır. Cenaze
törenherinde siyah giyinmenin amacı da mezarlıklarda
hayalletlerden sakınmak amacı taşımaktadır.
Satrançta şah niçin o kadar pasiftir?
Çünkü şah koruma altındadır. Zaten satrançta amaç şahı almaktır.
O yüzden bütün taşlar onu korumakla görevlidir. Vezir ise
başkumandan gibi şaha yardım eder. İleri geri, çapraz her yöne
gidebilir. Batıda vezire Kraliçe adı verilmiştir. Bununla
Kraliçe'nin Kralın en büyük desteği olduğunu işaret etmektir.
Satranç 6. yüzyılda Hindular tarafından oynanmaya başlanmış,
oradan dünyaya yayılmıştır.
İnsan korkunca niçin dişleri birbirine vurur?
Bir insan büyük bir tehlike veya korku verici olayla
karşılaşınca vücudu otomatikman savunmaya geçer. Diğer
canlılarda olduğu gibi dişler ve çene savunmanın ana
mekanizmalarıdır.İşte bu nedenle ilk insanlardan gelen
kalıtımsal yapıdan dolayı önce çene ve dişler harekete geçer.
Çenedeki kaslar titrer, bu da sanki dişler birbirine vuruyormuş
gibi görüntü verir.
Akıl ile zeka arasında fark nedir?
Akıl yalanla gerçeği, doğru ile yanlışı ayırabilme, bir konuda
düşünce yürütebilme ve görüş bildirme yeteneğidir. İnsan
olgunlaştıkça aklı gelişir. Zeka ise bir olayı önce anlama,
ilişkileri kavrama, yargılama ve açıklayarak çözme yataneğidir.
Genel olarak 12 yaşına kadar gelişir, 20 yaşına kadar sürer
sonra sabit kalır. Zeka bir insanın her türlü olay karşısında
aynı yeteneği gösterebileceği anlamına gelmez. Bir besteci müzik
yapıtını aklıyla değil zekasıyla yaratır. Fakat en basit
matematik problemini çözemeyebilir. Sonuç olarak zeka, ruhsal
olaylara, algı ve hafıza yeteneğine, tutkulara, eğilimlere göre
farlılıklar gösterir. Akıl somut olarak ölçülemez, zeka IQ
denilen testle ölçülebilir.
Dolunay insan davranışlarınıetkiler mi?
İnsanlar arasında bu inanç oldukça yaygındır. Eskilerin Ay'ın
dönemlerine bağladıkları boş bir inancın günümüze uzanan bir
varsayımıdır. Bilim adamlarının yaptıkları bütün çalışmalar bu
görüşün boş olduğunu kanıtlamıştır. Ay, dünyadaki okyanusların
gel-git denilen suların alçalması ve yükselmesi olayı üzerinde
doğrudan etkisi vardır. Vücudumuzdaki suyun oranı ,
okyanuslardaki su miktarıyla kıyaslanamaz. Yani Ay'ın çekim gücü
insanı etkileseydi yalnız dolunayda değil her gün olması
gerekirdi. Dolunayda ayın parlaklığı da pek önemli bir etken
değildir. Çünkü gönderdiği ışık miktarı Güneş'in gönderdiğinin
600 binde biri kadardır.
Niçin gözyaşı dökeriz?
Dünyadaki canlılardan sadece insan ruhsal nedenlearle ağlar.
İnsanı farklı kılan bu durum şüphesiz yaşam tarihindeki evrimin
bir sonucudur. Aslında gözlerimize sürekli gözyaşı koruma amaçlı
olarak salgılanmaktadır. Fakat ağlama ruhsal bir boşalmadır. Bu
konuyu ilk inceleyer Darwin'dir. Daha sonra yapılan deneyler
sonucu görüldü ki soğan doğrarken akan gözyaşlarının kimyasal
yapıları farklıdır. Ruhsal gözyaşları daha çok protein
içermektedir. Fakat henüz bu farkın nedeni açıklanamamıştır.
Üç yaşından daha önce olanları için hatırlamıyoruz?
Bilim adamları geçmiş deneyimlerimizi saklayan hafızamızın
beynimizde anıveya öykü şeklinde organize olduğunu ileri
sürüyorlar. Üç yaşından küçükler bu şekilde iletişim kurma
yeteneğine sahip değiller.Öykü ve anılarını anlatamıyorlar. Yer
ve karakter kavramlarını anlamıyorlar. Üç yaşından küçükler
düzgün konuşabildikleri,anlayış, seziş ve hafıza yeteneklerine
sahip oldukları halde tüm olanları bir bütün olarak
şekillendiremiyor, öyküye dönüştüremiyorlar.Hafızamız ne
yaptığını ne yapıldığını 3-4 yaşlarında kaydetmeye başlıyor.
Yumurtanın niçin bir tarafı yuvarlak, diğer tarafı sivridir?
Eğerköşeli olsalardı kenarları dayanıklılık bakımından çok zayıf
olurdu. En dayanıklı geometrik şekil küredir ama bu şekildeki
yumurta yuvarlanacak olursa nerede duracağı belli olmaz. Yumurta
yuvarlanınca düz gitmez. İnce tarafı üstünde dairesel bir yol
çizer. Başladığı yere yakın bir noktada durur. Yani düz bir
yerde kaybolması olanaksızdır. Yumurta, tavuğun yumurta
kanalında küre şeklindedir. İlerlemesi sırasında arkada kalan
dairesel kasların büzüşerek hem yumurtayı ileri iterler hem de
bu kısmına baskı yaparak konik biçimini sağlarlar. Yumurtanın
şeklinin nedeni de budur. Sürüngenlerde bu düzenek olmadığından
yumurtaları küresel biçimdedir.
Develerin hörgüçlerinde ne var?
Genelde hörgüçlerinde su olduğu ve uzun yolculuklarında bu suyu
kullandıkları söylenir ama doğru değildir. Develerin
hörgüçlerinde 30-35 kg kadar yağ bulunur. Yiyecek bulamadıkları
zaman bu enerjiyle hareketlerini sağlarlar ayrıca yağ çöl
sıcağına karşı koruma görevi de yapar. Develer suya az
gereksinim duyarlar. Burun mukozaları insana göre 100 kat daha
büyüktür. Soluk alırken havadaki nemin üçte ikisini
kazanabilirler. Su kaybını da dokularından kaybederler, kandaki
su etkilenmez.
Çinlilerin gözleri niçin çekiktir?
Yalnız çinlilerin değil, Orta ve Güneydoğu Asya'da yaşayanların,
japonların hatta Eskimoların da gözleri çekiktir. Aslında göz
yapısı bütün dünyada aynıdır. Farkı yaratan göz kapaklarıdır.
Çekik gözlü diye nitelendirilen ırklarda gözün üzerindeki göz
kapağının ikinci kıvrımı, gözün üstüne daha çok inmiştir. Bazı
teorilere göre bu kıvrım insanların gözlerini yoğun kar
tabakasının, göz kamaştıran ışığından korumak için bir çeşit kar
gözlüğü gibi gelişmiştir. Çinde ve öteki bölgelerde her ne kadar
yoğun kar yağmıyorsa da onların atalarının buzul çağında kuzeyde
yaşadıkları daha sonra güneye indikleri kanıtlanmıştır. Yalnız
gözleri değil, burunları da rüzgara karşı korunmak için
küçülmüş, burun delikleri soğuğu engellemek için daralmıştır.
Ciltleri de koruma amaçlı olarak yağlıdır. Göz kapakları da
yağlıdır. Gözü ve iç tabakalarını kara ve buza karşı korur. Yani
çekik gözlü değil, düşük göz kapaklı, demek daha doğrudur.
Ateş böceği nasıl ışık saçıyor?
Aslında bu böceğin verdiği ışığın ateşle de sıcaklıkla da bir
ilgisi yoktur. Bilimsel adı "Soğuk Işık"tır. Bu ışık olayı,
moleküler seviyede kimyasal bir işlemdir. Bazı moleküllerin
ayrışarak daha yüksek enerjili hale geçebildikleri ve bu fazla
enerjiyi ışığa dönüştürebildikleridir. Ateş böceğinin karın
bölgesindeki ışık organında bulunan guddelerden ışık elde etmede
rol alan iki ana kimyasal madde üretilmektedir. Fakat onlar da
tam olarak ışık vermeye yetmediği için böceğinışık bölgesine
yakın solunum organının ışık verme anında burayı oksijenle
beslemesi gerekmektedir
Kumaşlar yıkandıktan sonra niçin çeker?
Aslında kumaş ıslanınca lifler şiştiğinden kumaşın az biraz
uzaması gerekmektedir. Ama bükümlerin açılarındaki deformasyonun
yarattığı çekme kuvveti daha fazla olduğundan sonuçta kumaş
boydan kısalır. Kumaş yıkandıktan sonra kurutulduğunda şişmiş
lifler eski durumlarına gelirler. Ama kumaş ilk ölçülerine
dönemez. Su, yüksek ısı, çalkalama, sabun hepsi kumaşın
çekmesini kolaylaştırır. Kumaş birkaç kez yıkandıktan sonra
ölçüleri belli bir dengeye ulaşır ve ondan sonra yıkandığında
çekmez.
İnsanlar saatlerini niçin sol kollarına takarlar?
Özel bir durum veya farklı olma düşüncesi yoksa insanların çoğu
saatlerini sol kola takar. Çünkü çoğunluk sağ elini
kullanmaktadır ve bu kolun daha hareketli olması nedeniyle
saatin bir yerlere çarpıp zarar görme olasılığı yüksektir. Zaten
saatin kurma düğmesi 3 rakamının yanındadır. İnsanlar saati
kurmak istedikleri zaman onu bilekten çıkarmadan sağ elle
uzattıkları sol kollarındaki saati kurabilirler.
Bir hafta niçin 7 gündür?
Babilliler 7 günlük haftayı zaman birimi olarak kullanıyorlardı.
İlk çağlarda bilinen beş gezegen ile güneş ve ayın sayısı nın 7
oluşu bu sayıyı gizemli ve uğurlu kılıyordu. Daha sonra dinlerde
göğün 7 kat oluşu ve doğadaki ana renk sayısının 7 oluşu, müzik
notalarının 7 oluşu sayının önemini daha çok belirtti. Daha
sonra Fransa takvim yapısını değiştirerek hafta sayısını 10
yaptı ama kabul görmedi. Rusya 5 günlük hafta uygulamasına
geçti, o da tutulmadı. Sonunda yine hafta 7 gün olarak kaldı.
Niçin otellerin kapıları döner kapıdır?
Döner kapıların tek amacı enerji tasarrufudur. Büyük binaların
içerleri devamlı olarak ısıtılır. Açılan normal kapıdan içeri
soğuk hava rahatlıkla girer. Eğer normal kapı kullanılırsa hava
değişimi nedeniyle klimalar veya motorlar yeniden çalışacaktır.
Özellikle çok kişinin girip çıktığı otel veya benzeri binalarda
enerji tasarrufu için döner kapı kullanılır. Döner kanatlar
sıcak havanın dışarı çıkmasına, soğuk havanın da içeri girmesini
engeller.
İmdat çağrısı S.O.S 'in anlamı nedir?
Çok kişi "Save our Ship" gemimizi kurtar; "Save our Soul"
ruhumuzu kurtar; "Stop Other Signals" diğer sinyalleri
sözcüklerinin kısaltılmışı sanır. Oysa hiçbiri değildir. Tamamen
telgraf zamanından kalma mors alfabesiyle ilgilidir. İmdat
çağrısının çok kolay akılda tutulabilmesi için 1908 de üç çizgi,
üç nokta, üç çizgi olan S.O.S seçildi.
Doktorlar niçin dizimize çekiçle vurur?
Bir sandalyeye rahatça oturup bacak bacak üstüne atarken doktor
dizkapağının hemen altına, kası kemiğe bağlayan tedoma minik
lastik bir çekiçle vurduğu zaman bacak ileri fırlar. Bu
reflekste baldır kaslarındaki duyu sinirleri kasın genişlemesine
tepki verir ve yeni sinir sinyalleri oluşturarak kaslara hafif
bir basınç uygulandığını ve gerildiklerini omuriliğine
iletirler. Omirilik ise bu basınca dayanabilmesi için kasların
kasılması gerektiğini bildirir, bacak tekrar geri hareket eder.
Refleks, beyin denetiminden geçmeksizin, yani beyin devrede
olmadan doğrudan omuriliğin komutlarıyla gerçekleşmektedir. Diz
kapağı refleksi omuriliğin işleyişi konusunda bilgi veren önemli
bir tanı yöntemidir.
Tükenmez kalemin dolmakalemden farkı nedir?
Kalemin tarihi yazınınkinden de eskidir. İlk insanlar
sivriltilmiş çakmak taşlarıyla duvar resimleri yapmıştır.
Mürekkepli metal kalemler Romalılar tarafından biliniyordu.
Tükenmez kalem adı ile bilinen bilye uçlu kalemin ilk modeli
1880 yılında yapılmıştır fakat rağbet görmemiştir. Uçakların
gelişmesiyle gündeme tekrar gelir. Uçaklar 2-3bin metreye
çıkınca hava basıncı oldukça azalır. Dolmakalem mürekkebi basınç
nedeniyle dışarı akarak kağıdı ya da giysiyi lekeler. 2.Dünya
Savaşı'nda askeri uçaklarda kullanılan tükenmez kalem sonradan
yaygınlaşmıştır. Tükenmez kalemlerde mürekkep kağıda pirinç
uçtaki yuvaya yerleştirilmiş minik bir bilye aracılığıyla
aktarılır. Fakat dolmakalemin özelliği seçkin ve yazıyı kaliteli
kılmasıdır.
Radyonun sesi açılınca pil daha çabuk mu biter?
Pille çalışan portatif radyolarda sesin yüksekliği pilin ömrünü
etkiler. Radyo açık, sesi kapalı durumu ile sesin sonuna kadar
açık durumu arasındaki fark pillerin ömürlerinin kısalmasına
neden olur. Ses sonuna kadar açıldığında pillerden çekilen akım
yüzde 30 artmaktadır. Bu durum, küçüğünden büyüğüne, pille
çalışan ve ses yükselticisi olan bütün radyo, teyp, volkmen vb.
için aynıdır.
Horozlar niçin sabahları erkenden öterler?
Sabah güneş doğarken ötmek yalnız horozlara özgü değildir.
Kulağa en çok horozun sesinin gelmesi, onun sesinin
diğerlerinden daha güçlü olmasıdır. Kuşların büyük çoğunluğu da
aynı saatlerde ağaçlarda koro halinde öterler. Gün boyu hem
horozlar hem kuşlar bu ötüşü sürdürürler ama seslerinin en güçlü
çıktığı zaman sabah saatleridir. Horoz ve kuşların sabah gün
doğarken ötmeleri biyolojik saatleriyle ayarlanmıştır
Evlerimizdeki sinekler kışın nereye gidiyor?
Sineklerin her türü kışın ortadan kaybolur. Havaların
ısınmasıyla birlikte ansızın ortaya çıkarlar. Sinekler ısıya
karşı çok hassastır. Güneş bulutun arkasına girdiği zaman oluşan
ısı düşmesinden etkilenirler. Kış günlerinde yaşama şansları
yoktur. Ölmeden önce yumurtalarını toprağa veya kuytuya
gömerler. Lavra ve yumurtalar soğuktan etkilenmez. Yaz sıcakları
başlayınca yumurtalar çatlar ve yine sinekli günler başlar.
Termos nasıl sıcağı sıcak, soğuğu soğuk tutuyor?
Tek nedeni vardır, vakum.Yani boşluk.Bir termosta içiçe geçmiş
iki kap vardır.Dıştaki metal bir kap olup içteki genellikle bir
cam şişedir.İkisinin arasındaki hava ise boşaltılmıştır.Tam
olmasa da üreticiler tarafından elde edilebilen tama yakın bir
boşluk vardır.Vakumlu bir ortamda hava molekülleri de
ılmadığından ısı iletilemez.Cismin ısısı başlangıçta ne ise o
halde kalır.İçerden dışarıya, dışardan içeriye ısı geçişi
olmaz.Böylece termosa konan sıvı sıcaksa sıcak, soğuksa soğuk
kalır.
Kuşlar nasıl konuşabiliyor?
Her insan ağzıyla konuşur ama konuşabilmeyi sağlayan asıl organ
beyindir. Beyinde oluşan düşünceler dilimize ve dudaklarımıza
aktarılır. Hayvanlar bu nedenle konuşamaz. Papağan ve benzeri
kuşların yaptıkları konuşma değil, mükemmel bir ses tınısı
ezberi ve tekrardır. Sesleri ezberler ve taklit ederler.
Kuşların ses organları memeli hayvanlardan farklı olarak
gırtlakta değil göğüs kafeslerinn dibinde, karın boşluğunun
derinliklerindedir. Kuşların doğasında ses taklit yeteneği
vardır. Doğayla içiçe yaşarken diğer kuşların seslerini taklit
ederek bir çeşit iletişim sağlarlar.
Kediler balık ve sütü niçin severler?
Kedilerin sudan hoşlanmadığı bilinir. Ama aslında kediler çok
iyi yüzerler. Hava şartlarından dolayı ve de tembelliklerinden
suya girmeyi sevmezler. Evkedisinin balık sevmesinin yanında
kuşlara ve farelere olan düşkünlüğünün nedeni evcilleştirilmeden
önce Mısır'da Nil vadisinde balık, kurbağa, küçük kuş ve
fareleri avlayarak yaşamış olmasıdır. Zaten eski Mısırlılar
kedilerifare avcıları olduğu için evcilleştirmişlerdir.
Günümüzde kedinin kuzey Hindistan ve Güneydoğu Asya'da yaşayan
türleri ırmakların kenarlarında balık avlayarak yaşamaktadır.
Patileriile balıkları sudan dışarı atar, gerekirse suya tamamen
girerler. Eski Mısır'da kedi bakıcıları onları ekmek ve sütle
beslemişlerdir. Kedilerin süt zevkinin de Mısırlı bakıcılarının
yarattığı beslenme alışkanlığından kaynaklanmaktadır.
Bardaktaki buzlar niçin birbirlerine yapışırlar?
Buzun erimesi için yalnızca sıcaklık değil basınç da önemlidir.
Dağlardaki buzulların kayma nedeni de budur. Basınçla alt tabaka
erir ve kayma oluşur. Bir kabın içinde ya da bir bardakta
üstüste duran buzların herbiri altındakine değdiği noktada bir
basınç oluşturur ve bu noktada çok küçük kısım erir.Buradan
hareket eden su çok az yanda iki buz küpçüğünün birleştiği
noktada tekrar donar. İki buz parçası kaynak yapılmışcasına
birbirlerine yapışır ve orada bir daha erime olmaz.